Otomotiv Sektörü Nereye Gidiyor?
Eskiden bir araba almak istediğinizde her markanın en alt segmentten en üst segmente kadar müşterilere hitap etmeye çalıştığını görürdünüz. Şimdi ise işler biraz değişmiş durumda.
Önceden mainstream her markanın A sınıfında birer temsilcisi olurdu, Peugeot 106-107, Opel Agila-Adam-Karl, Volkswagen Lupo-Up gibi modeller bulunan bu sınıfta araçlar, genellikle 3 kapılı, küçük iç hacimli ve küçük motorlu ve özellikle şehiriçi kullanım dikkate alınarak tasarlanırdı. Hatta bu modellerin spor versiyonlarına bile yer veriyordu firmalar ürün gamlarında. Sonrasında bu sınıftaki araçlar, yeterince kullanışlı olmadığı için 5 kapılı versiyonları da ürün gamlarına eklenmeye başladı. Ama asıl sorun bu muydu?
Zamanla emisyon kısıtlamaları artmaya başladı. Güvenlik standartları da arttırılan otomotiv sektöründe, düşük segmentte araçlar üretmek kar getirmeyen bir duruma geldi. Kullanıcıların yerden yükseltilmiş araçlar talebine yanıt vermeye çalışan A segmenti, aynı araçların Opel Adam Rocks gibi hafif yerden yükseltilmiş versiyonlarını da sunmuş olsa da artık neredeyse bir üst segment parasına alıyordunuz bu şehrin minik kahramanlarını. Çoğunun fişi çekilen A segmenti, birkaç temsilcisiyle yoluna devam etse de bu araçlara sonrasında ne olacak, zaman gösterecek.
B ve C segmentleri ise A segmentine göre çok daha renkli ortamlardı. Markaların bu sınıflarda 3 kapılı ve 5 kapılı hatchback, sedan, station wagon, MPV, coupe ve hatta üstü açık modellerle temsil edildiği günler… Çoğunun spor versiyonu bile vardı, Opel Zafira OPC 7 koltuklu bir spor arabaydı mesela. Önce premium markalar girdi bu sınıflara, daha fazla kar etmek için. Sonra SUV furyası başladı. Markalar öncelikle C sınıflarına SUV modeller eklemeye başladı. 3 kapılı modeller, MPVler ve spor versiyonlar kan kaybetmeye başladı. 2015 dolaylarına geldiğimizde B ve C segmentlerinde 5 kapılı hatchbackler, sedanlar, SUVler ve stationwagonlar kaldı. Markalar son sportif versiyonlarını tanıttı ve kimse farkında olmadı. Fiesta ST, Peugeot GTI ailesi, Opel’in OPC ailesi, son demlerini yaşıyorlardı. Sonra onlar da masadan ayrıldı, sedan kardeşlerini de götürerek.
Artık B segmenti sadece 5 kapılı hatchback ve SUVlere terk edilmişken C segmenti, stationwagonlara da yer veriyor, ve sayıları 1 elin parmaklarını geçmeyecek sedan modellere. Ki halihazırda satışta olan sedan modellerin de önemli bir kısmı Alman premium üçlüden. Peki ne oldu da böyle oldu?
Tamam, doğru, otomobil üretme maliyetleri arttı, kullanıcıların tercihleri değişti. Peki, daha verimsiz olduğunu bile bile neden bu insanlar SUVleri tercih ediyor? Cevabı karmaşık olsa da kısacası artan yükseklikle beraber gelen konfor ve güven hissi ile yerden ne kadar yüksek araba kullanırsanız o kadar sosyal statünüzün yüksek olduğu düşüncesi diyebiliriz.
SUV furyası o kadar güçlüydü ki, D segmentinde yer alan sedanları da etkiledi. Premium olmayan markalar bu sınıftan çekilmeye başladılar, daha önce E segmentinden çekildikleri gibi. Volkswagen Passat artık sadece stationwagon, Opel Insignia gelecek neslinde SUV olarak yoluna devam edecek, Citroen C5 sonuna Aircross ve X takısı ekleyerek 2 farklı yola ayrıldı. Yıllar önce Peugeot 607, Citroen C6 gibi modellerin yok olması gibi, D segmentinden premium olmayanlar ayrılıyor. D segmentinde Premium markalar ise sedan modeller üretimine devam ediyor. Hatta bir de bu premium markalar Alman vatandaşıysa, ürün gamlarında SUV, coupe, stationwagon ve yerden yükseltilmiş stationwagonlar da yer alıyor.
Spor arabalar da artan emisyon ve ses kurallarıyla beraber yok olmaya başladı. Arabalar hibritleşiyor, elektrikleniyor. Artık daha güvenli ve konforlu arabalardayız ama eskisi kadar mutlu hissettiriyorlar mı bize? Düşük güçlü atmosferik motora sahip spor araçlarda yaşadığımız hisleri yeni araçlarda yaşayabiliyor muyuz? O motorun sesi eşliğinde yolda giderken sizi koruyan şeylerin elektronik güvenlik yardımcıları değil de sürüş becerileriniz olan günler mi daha iyiydi, yoksa kaza yapma ihtimalinizi azaltıp üstüne kazada kurtulma ihtimalinizi artıran kısıtlamalara uygun çevreci arabalara sahip olduğumuz günler mi?