Opel GSe Ailesi Mantıklı Mı?

GSi, OPC, GSe. Opel her dönem ürettiği araçların sportif versiyonlarını geliştiren alt markalara sahip bir otomobil üreticisi. Ürettiği sportif modellerin isim takıları hep değişti, Astra GSi vardı önceden, sonra Astra OPC oldu, şimdi ise Astra GSe. Peki ne değişti?

Doksanlı yıllarda Avrupa’da en çok satan marka olan Opel, ana modellerinin spor versiyonlarına da sahipti, GSi yani “Grand Sport Injection” modelleri olan Corsa GSi, Astra GSi ve Vectra GT ile kullanıcılarına bakın ben bunları da yapabiliyorum diyordu. Bu üç model de güçlü olduklarını belli eden detaylara sahiplerdi, Astra’nın tamponlarının yanında kaputu da farklıydı, Vectra da 5 kollu aerodinamik jantları ve kırmızı detaylarla gövdesini süslüyordu. Corsa GSi, 1.8 atmosferik motordan 125 beygirlik bir güç elde ediyordu, o dönemki rakibi 106 GTI kadar adını duyuramadı. Astra ve Vectra ise 2 litre atmosferik motorlarıyla 136 beygir veya 150 beygir seçenekleri sunan kırmızı kapaklı motoruyla boy gösteriyordu.

O dönem sportif modeller üretmek önemliydi. Markaların gücünü gösterdiği alanlardı, üst segment araçlarla beraber. Hatta, Opel, Lotus ile işbirliği yaparak Opel Lotus Omega’yı bile çıkartmıştı, 1998’de E39 BMW M5 gelene kadar 90’ların en hızlı ve en iyi hızlanan 4 kapılı otomobiliydi Opel Lotus Omega. Sonra işler değişti, GSi gitti, OPC geldi.

OPC ailesi ise çılgıncaydı. Opel neredeyse her modeline OPC (Opel Performance Center) takısı yapıştırıyordu. Hothatch olan Corsa OPC ve Astra OPC’yi anlamıştık ama MPV sınıfında spor modeller olur muydu? Meriva OPC ve hatta 7 kişilik Zafira OPC, atmosferik yüksek hacimli motora sahip Vectra OPC ve devamında yine atmosferik Insignia OPC. Üstelik OPC ailesinde süspansiyonları Lotus’a tasarlatıyordu Opel. Kağıt üstünde hepsi iyi arabalardı ama başarılar mıydı, mantıklılar mıydı?

Sınıfının en iyi hızlananları asla olamadılar, en yüksek hızı yapanı da olamadılar. Astra H OPC, 240 beygir gücünde 2 litrelik turbo bir motora sahipti ama kendinden 40 beygir daha güçsüz olan Megane RS kadar iyi değildi. Golf GTI kadar adını duyuramadı daha güçlü olmasına rağmen. Çok yakışıklıydı, sınıfının ötesinde teknolojileri vardı, süspansiyon ve direksiyon sertliğini ayarlayabildiğiniz IDS+ gibi ama hiçbiri kusurlarını gizleyemiyordu, ağırdı OPC modelleri. Çok ağırlardı. Genaral Motors bünyesindelerdi ve doğal olarak bu platformları kullanıyorlardı, ağır şasi, hantal motor, kötü aktarım organı. O kadar ağırlardı ki, Insignia A makyajlanırken Opel, 150 kilo kadar hafifletebilmişti Insignia’yı. Yine de yeterince hafifleyememişlerdi. Bir türlü başarılı olmayan OPC de öldü, yerini aldığı GSi’ya koltuğunu bıraktı ve gitti.

Corsa GSi ve Insignia GSi modelleri geldi. Corsa GSi, Corsa OPC’ye gelen bir güncellemeden başka bir şey değildi. Insignia GSi ise Opel’in GM platformlarında ürettiği son spor otomobil oldu, 260 beygir gibi sınıfı için düşük bir güç ile zaten iddialı olması beklenmiyordu ve sonrasında Opel PSA’ya satıldı. 20 yıldır zarar eden marka PSA’da ilk yılında kar etmeye başladı. Opel için değişim zamanıydı ve GSi da bu yüzden rafa kaldırıldı.

Opel PSA bünyesine geçince öncelikle verimsiz motorlarından sıyrıldı. PSA mühendisleri Opel’in Corsa F projesini görünce, “Siz deli misiniz?” diyip Opel’e 6 ayda PSA platformu ve motorları ile Corsa tasarlatması gibi zorlu süreçlerden geçti Opel. Ürün gamında hiç hibrit ya da elektrikli model yoktu Opel’in, PSA ise hibrit ve elektrikli modellere de sahipti. Opel’in ilk hibrit modeli Grandland X Hybrid4 oldu, DS7’de kullanılan 2 elektrikli motor ve 1.6 litrelik PureTech üniteyi kullanıyordu, 6.1 saniyelik 0-100 kilometre/saat hızlanması ile Opel’in son 10 yıllık tarihinin en hızlı modeliydi ama Opel kendisini spor bir model olarak tanıtmamıştı, 2023 yılına kadar.

GSe adını duyunca herkes heyecanlandı, Opel’in eski güçlü modelleri geri mi geliyordu acaba? Ama sonra detaylar ortaya çıktıkça hayal kırıklığı yaşatmaya başladı. Grandland, makyaj öncesindeki hibrit modeli sportif model olarak bize yutturmaya çalışıyordu, Astra da 20 sene önceki OPC’den bile güçsüz bir otomobili bize sunuyordu, üstelik hibrit. Peki ya gerçekten böyle miydi?

Opel, GSe ailesinde daha alçak süspansiyonların yanında bu süspansiyonlara adaptif sönümleme özelliği eklerken, daha hisli ve keskin bir direksiyon sistemini de es geçmemişti. Sınıfının en verimli sportif versiyonları olan GSe modelleri, hem en verimli Grandland ve Astra özelliğini olmayı taşırken hem de en hızlı Grandland ve Astra olma özelliğini de taşıyordu. Evet üretilen modeller belki en hızlı Opeller değildi, ama doğru ve başarıya gidebilecek olmaları da tartışılır. Kendisinden 20 beygir daha güçlü olan ve 5 bin euro daha ucuz olan Golf GTI kadar mantıklı mı Astra? Uzun vadede ekonomik olarak bu sorunun cevabı evet. Ama Opel Astra GSe’de Grandland GSe’de kullanılan 300 beygirlik ünite kullanılsa daha hoş olmaz mıydı? Siz Opel’in GSe ailesi hakkında neler düşünüyorsunuz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir